Küresel piyasada artan Omega-3 talebi

Dünya Piyasaları
Küresel piyasada artan Omega-3 talebi

Son araştırmalara göre, omega-3 ürünlerinin küresel marketteki değerinin 2020 yılında 3 kat artarak 7.32 Koroner kalp hastalığının hızlı bir şekilde çoğalması sonucunda oluşan tüketici bilincinin artması ile omega-3 besinlerine verilen önem önümüzdeki 6 sene boyunca piyasayı yönlendirecek gibi görünüyor.

2013 yılında omega-3’ün kullanımının en yoğun olduğu alan, kürüsel talebin de %55’ini oluşturan hazır yiyecekler segmenti olarak karşımıza çıkıyor. Bebek maması ve eczacılık alanları ise omega-3 kullanımının yoğun olduğu diğer alanlar olarak hazır yiyecekleri takip ediyorlar.

Çoklu doymamış omega-3 yağ asidi bulunduran ürünlere ait küresel market 2013 yılında 24.870 tona ulaştı. 2014’ten 2020 yılına kadarki süreçte birleşik yıllık büyüme oranının %13.7 daha fazla artacağı bekleniyor.

2013 yılında küresel omega-3 tüketiminin %60’ını sağlayan Avrupa, bu alanda lider konumunda bulunmakta ve hemen peşinde Kuzey Amerika yer almakta. Avrupa’nın omega-3 tüketimindeki liderlik pozisyonunu kaybetmeyeceği kesin olmakla birlikte, Kuzey Amerika’nın market payını yükselişte olan Pasifik Asya ve Latin Amerika’ya kaptıracak gibi gözüküyor.

Hindistan ve Çin gibi doğum hızı oranı yüksek olan ülkeler, omega-3 barındıran bebek mamalarının artışı için baskı yapıp bunun zorunlu hale gelmesi için önlemler almaktalar. Bunlara ek olarak, Asya’da değişen yaşam tarzı sağlığa verilen önemin artmasına neden olmuş, özellikle ortaya çıkan omega-3 eksikliğinden kaynaklanan koroner kalp hastalığı ise bu talebin artmasına olanak sağlamıştır.

Balık yağı omega-3’ün ana maddesidir. Ancak, azaltılmış ve durağan balık yağı üretiminin marketin büyümesini yavaşlatan en önemli unsur olduğu belirtilmektedir.

Balık yağı tedariği son yıllarda yalnızca 1000 ton civarında kalmış ve araştırmacılar bu miktarın daha fazla artmayacağına eminler. Bu nedenle, son yıllarda balık yağı piyasasında oluşan talebi karşılayabilmek adına, omega-3 için balık yağının yerini alacak keten tohumu ve su yosunu maddeleri üzerinde araştırmalar yapıp bu boşluğu doldurmaya başladılar.

Bunların yanı sıra Kril yağı barındırdığı yağ asidi, Eykosapentenoik Asit (EPA) ve Dokozahekzaenoyik asit (DHA) nedeniyle omega-3 için mükemmel bir ana madde kaynağı olmakta ancak hala piyasada hakettiği yeri bulamamaktadır.

İçeriğini bir kenara bırakacak olursak, kril yağının tüketici açısından en önemli özelliği, tüketim sonrasında ortaya çıkan ‘balık tadı’nı ve geğirtiyi elemine eden yapısı. Aynı zamanda bu yağda civa bulunma riski ve kurşun zehirlenmesi tehlikeleri minimal düzeyde.

Görüldüğü üzere omega-3 için ihtiyaç duyulan balık yağına alternatif olabilecek olan en önemli yağ olan Kril yağı geleceği şekillendirecek. Ancak, halihazırda bu yağın keşfedilememiş olması ve bunun için gerekli adımlar atılmaması ise durumu çıkmaza sokuyor. Yine de omega-3 ihtiyacının artması ve balık yağı üretiminin durağan devam etmesi ile birlikte birçok üreticinin artık Kril yağının potansiyeli üzerine araştırmaya başlaması mecbur hale gelecek gibi gözüküyor.